Karbon ayak izi düzenlemelerinin, bireysel özgürlükleri kısıtlayacağı endişesine sahip bireylerle, çevreyi koruma hedefi olan kolektif sorumluluğa sahip bireyleri karşı karşıya getirmekte ve tarafların sert eleştirileri gündem olmaktadır. Toplumun genelinde bir kafa karışıklığına sebep olan bu meseleyi bu makalemde ele almak istiyorum.
Bireysel özgürlüklerinin kısıtlanacağı endişesine sahip bireyler karbon ayak izi düzenlemeleri sebebiyle bireylerin belirli yaşam tarzlarına, tüketim alışkanlıklarına kanun gücüyle zorlanacakları kişisel özgürlüklerin kısıtlanacağı endişesiyle karşı çıkmaktadırlar. Demokratik toplumların en temel göstergesi olan bireysel özgürlükler kanunlar ile güvence altına alınmıştır. Ancak karbon ayak izi düzenlemeleri ile bireylerin kişisel yaşamlarına, tüketim tercihlerine, kullanacakları enerji çeşidine ve ulaşım biçimine müdahale edileceği açıktır. Örneğin fosil yakıt yerine elektrik araç kullanmanın dikte edilmesi fikri pekte özgürlükçü bir fikir olmayacaktır. Dahası özellikle maddi imkanlar temelinde çeşitli sorunlara neden olacaktır. Düşük gelirli bireylere maliyetlerini karşılayamayacakları yükler getirecektir. Örneğin elektrikli araç kullanma, daha tasarruflu cihazlar kullanma zorunluluğu zaten geçimini sağlamakta zorlanan bireyleri daha da zora sokacaktır. Maddi imkanları yeterli olan bireyler iklim değişikliği düzenlemelere uyum sağlamakta zorlanmazken maddi yoksunluk içinde olanlara bedeller ödetecektir. Sosyoekonomik eşitsizlikler artarak sosyal barış ve huzuru baltalama riski barındırmaktadır.
Bu tür düzenlemeler denetim ve takibi gerektirdiğinden bürokratik denetim ve takip vatandaş ile devleti karşı karşıya getirebilir. Vatandaşlarda kızgınlığa ve direnç göstermeye sebep olabilir. Toplumsal huzursuzluğu arttırabilir.
Bir diğer bedel ödeyecek kesim ise işletmeler olacaktır. Maddi kaynakları yatırım, inovasyon için harcamak yerine iklim kanunu uyum düzenlemelerine uyum için harcamak zorunda kalacaklardır. Bu durum işletmelerin büyüme ve istihdam yeteneklerini zayıflatabilecektir. Karbon emisyonu azaltımı girişimcileri caydırabilir yeni iş, istihdam olanaklarını engelleyebilir.
Diğer taraftan iklim değişikliği ve çevreye olumsuz etkileri yadsınamaz bir geçektir. Bu olumsuz etkileri azaltmak yönünde sorumluluk almak bir toplumsal gerekliliktir. Doğal ekosistemin bozulması toplum sağlığı ve güvenliği için riskler barındırmaktadır. Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir çevre bırakmak için kolektif eylem ve paylaşılan sorumluk gerekmektedir. Tüm insanlık daha yaşanabilir gezegen sağlamak herkesin görevi olmalıdır. Burada önemli bireysel özgürlükler ile toplumsal sorumluluk arasındaki dengeyi sağlayabilmek olmalıdır. Yapılacak düzenlemeler iklim değişikliği ile bilinçli mücadele etmeyi ve bireylere emredici nitelikte olmamasına dikkat edilmelidir.