Ekonomik olarak yükselen devletlerin vatandaşlarına artan sosyal yardımlarının geleneksel aile yapısına ve toplumsal bağlara nasıl olumsuz etki ettiğini tartışmak istiyorum. Amacım refahın artmasına yada sosyal yardımlara karşı çıkmak değil aksine oluşturduğu olumsuzlukları tartışmak ve uygulanan politikaların gözden geçirilmesini sağlamak olacaktır.
Ekonomik olarak yükselen devletler, hem sosyal devlet olmanın gereği hem de hükümetlerin oylarını yükselteceği beklentisiyle sosyal yardımları arttırdığını görmekteyiz. Devletlerin çocuk yardımı, kreş yardımı, yaşlılık-dul aylığı, işsizlik maaşı ve sosyal güvenlik desteklerinin vb. uygulamalarla bireyleri-aileleri desteklediği görülmektedir. Artan bu sosyal destekler bireyin aile, akrabalarından ve yakın sosyal çevresinden mali yardım sağlama ihtiyacını azaltmıştır. Ekonomik olarak yakın çevresine bağımlılığı azalan bireyin kendine olan güveninin artmasına ve geleneksel sorumluluklarını yerine getirme isteğinin azalmasına sebep olabilmektedir. Birey olası bir ihtiyaç baskısını üzerinde daha az hissetmektedir. Azalan bu istek geleneksel aile rollerini de ciddi anlamda değiştirmektedir. Mesela gittikçe yaygınlaşan huzurevleri, çocukların yaşlanmış büyüklerini bu alanlara yerleştirilmesine imkan vermektedir. Yaşlı bakımı üstelenen kamusal/özel kuruluşlar vasıtasıyla aile bireylerinin farklı mekanlarda bulunması ile aile bireyleri arasındaki duygusal bağ çözülmektedir. Aile büyüklerinin dışlanması çekirdek ailelerin yaygınlaşmasına sebep olmaktadır.
Sosyal yardımların devlet tarafından sağlanacağına güvenen bireylerde aile ve topluma katkı sunma isteği de etkilemekte bireylerin toplum hizmetlerine katılma motivasyonu düşmektedir. Toplumsal dayanışmanın azalması ile birlikte toplumsal birliktelik algısı da zayıflayabilmektedir. Ailesine ve yaşadığı topluma karşı sorumluluk duygusu zayıflamış bir birey kendi ihtiyaçlarını ön plana çıkararak daha çıkarcı bir birey haline gelebilmektedir. Hatta akraba ilişkileri, komşuluk ilişkileri derin yaralar alabilmektedir. Bireyselliğin artması ile birlikte toplumsal yabancılaşma, yalnızlık ve toplumsal sorunlara yabancılaşma gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Toplumsal sorunlara duyarsızlık bireylerin insiyatif almak sorunların çözümüne katkıda bulunmak yerine her şeyi devletten bekleme eğilimini arttırabilir.
Düzenli devletin sağladığı yardımlara alışan bireylerin sosyal yardımlara olan bağımlılığı artarken, kendini geliştirme ve iş arama gibi istekleri de azalabilmektedir. Sonuç olarak artan sosyal destekler aile içi ilişkileri, toplumsal ilişkileri önemli ölçüde değiştirmektedir. Bireyin ailesine, akrabalarına ve yaşadığı topluma karşı bağlılığını azaltabilmektedir. Tüm olumsuzlukların göz önüne alınarak uygulanan politikaların gözden geçirilerek aile ve toplumun dayanıklılığını arttıracak şekilde yeniden tasarlanması önem arz etmektedir.